2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri: Merkez (hâlâ) güçlü, ancak AB siyaseti değişiyor

Posted by

İdil Uzay Uzun*

AB düzeyindeki sonuçlar, seçim öncesi beklentilerle büyük ölçüde uyumlu

Milliyetçi ve aşırı sağ partiler bazı büyük Üye Devletlerde (özellikle Fransa, İtalya ve Almanya) yükselişe geçse de, genel kazanımları sınırlı kalmaya devam ediyor. Şu anki tahminlere göre, Muhafazakârlar ve Reformistler (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) gruplarına yakın partiler ve şimdilik bağımsız olan milliyetçi partiler, bir önceki Avrupa Parlamentosu’ndaki yaklaşık yüzde 20’lik oy oranlarının aksine, yeni Avrupa Parlamentosu’nun yaklaşık 180 sandalyesini veya yüzde 25’ini oluşturuyor. 

Avrupa Parlamentosu sağa kayıyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in mensubu olduğu merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) 2019’a kıyasla kazanımlar elde etti ve seçimin açık ara galibi olarak görülüyor. Aynı zamanda Avrupa düzeyindeki en güçlü siyasi güç olarak ortaya çıkıyor. Buna karşılık, Avrupa’yı Yenile (Renew) ve Yeşiller’in merkez kanadı, Fransa ve Almanya gibi daha büyük ülkelerdeki kötü sonuçlar nedeniyle önemli kayıplar yaşadılar.

Merkezci çoğunluk sabit ama daha zayıf. Von der Leyen Komisyonu’nun temelini oluşturan geniş merkezci koalisyon, EPP, S&D (Sosyalistler ve Sosyal Demokratlar) ve Renew’in birlikte 720 sandalyeden 401’ini, yani mutlak çoğunluktan 42 fazlasını kontrol etmesiyle daralsa da çoğunluğunu korudu.

Von der Leyen, gelecek dönemde Komisyon’un başkanı olarak favori, ancak siyasi belirsizlikler devam ediyor 

– Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların kesin kompozisyonu ancak Temmuz ayı başlarında netleşecek ve ECR ve ID grupları, Macaristan’ın Fidész’i veya Polonya’nın Konfederacja’sı gibi bağımsız partileri çekmek için yarışırken, özellikle aşırı sağda olası değişikliklerden etkilenebilir. ECR ve ID’nin bazı kesimlerini bir araya getiren ortak bir milliyetçi grubun oluşturulmasına ilişkin devam eden spekülasyonlara rağmen, şimdiki tahminimiz politika farklılıkları ve ulusal partilerin kendi siyasi gruplarındaki etkilerini koruma istekleri nedeniyle bu senaryonun olasılığının düşük olduğu.

– Avrupa Parlamentosu’nun en büyük partisinin baş adayı olan ve arkasında teorik bir koalisyon bulunan Ursula von der Leyen, Komisyon başkanı olarak ikinci bir dönemi güvence altına almak için açık ara önde olmaya devam ediyor, ancak bazı siyasi engeller devam ediyor.

– Konsey’deki en büyük soru işareti, Cumhurbaşkanı Macron’un 30 Haziran ve 7 Temmuz’da erken parlamento seçimi çağrısında bulunduğu Fransa’nın konumu. Macron, 27-28 Haziran’daki Avrupa Konseyi’nde gerçekleşmesi beklenen bir sonraki Komisyon Başkanı’nın belirlenmesini ertelemeye çalışabilir veya alternatif bir aday için bastırabilir.   

– Konseyin adayını onaylaması gereken Parlamento’da, von der Leyen‘in geçen döneme göre en az yüzde 10’luk bir kayıp yaşaması beklenirken, Alman siyasetçi mevcut çoğunluğu korumaya devam ediyor. Yeniden seçilmesi durumunda, gelecekteki siyasi çoğunluğunu ve politika seçimlerini etkileyecek şekilde sağa (ECR) veya sola (Yeşiller) açılımlar yapıp yapmayacağına karar vermesi gerekiyor. ECR desteği sağlama çabaları şu anda daha olası görünüyor.


Ursula von der Leyen

AB siyasetindeki daha geniş değişimler önümüzdeki beş yıl boyunca AB gündemini etkileyecektir.

– AB seçimleri, üye devletlerin AB içindeki göreceli etkisini de etkileyecek. Fransa’da, Cumhurbaşkanı Macron’un maruz kaldığı ezici seçim yenilgisi ve gelecek ay yapılacak erken seçimlerden sonra aşırı sağın önderliğindeki bir hükümetin olasılığı, Fransa’nın AB düzeyindeki etkisini zayıflatacak. Benzer şekilde, Almanya’nın iktidar koalisyonu yaralanmış gözüküyor, Polonya’nın Donald Tusk’ı bir ağırlık merkezi olarak ortaya çıkabilir. 

AB Yeşil Mütabakatı’nın akıbetinin bir sonraki Komisyon’un gündemini tanımlarken önemli bir fay hattı olması muhtemel. Avrupa Parlamentosu’nun sağa kaymasının, cüretkar sürdürülebilirlik politikalarının yavaşlamasına veya yeniden değerlendirilmesine yol açması beklenebilir.

Sonraki adımlar

Seçimler, yeni bir Avrupa Komisyonu oluşturmak için yaklaşık 6 aylık bir geçiş döneminin başlangıcını işaret ediyor. İlk adım olarak, AB liderleri, bir sonraki Komisyon Başkanı da dahil olmak üzere AB “üst düzey görevleri” için adaylarını tartışmak üzere 17 Haziran’da gayri resmi bir toplantı yapacaklar. Gecikmeler dışında, AB liderlerinin resmi olarak yeni bir Komisyon Başkanı aday göstermeleri ve 2024-29 için yeni bir “stratejik gündem” kabul etmeleri ve 27-28 Haziran’da AB’nin genel siyasi önceliklerini belirlemeleri bekleniyor. Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların, 4 Temmuz’daki gayri resmi son tarihten önce önümüzdeki birkaç hafta boyunca yeni üyeleri tartışmaları ve liderlerini seçmeleri bekleniyor.

Yeni Avrupa Parlamentosu’nun ilk genel kurul toplantısı 16-19 Temmuz’da gerçekleşecek ve yeni Başkan ve başkan yardımcıları seçilecek ve potansiyel olarak bir sonraki Komisyon Başkanı’nı onaylayacak (ancak onay yazdan sonra da gerçekleşebilir). Parlamento komiteleri, başkan ve başkan yardımcılarını seçmek için 22 Temmuz’da ilk kez toplanacak.

Bir sonraki Komisyon Başkanı’nın onaylanmasının ardından, Üye Devletler yeni Komisyon için adaylarını belirleyecek ve bu adaylar Avrupa Parlamentosu’nda (muhtemelen Eylül-Ekim aylarında) oturumlara katılıp parlamenterlerin sorularına yanıt verecekler. Atanan tüm Komisyon üyeleri duruşmalarını tamamladıktan sonra, yeni Komiserler Kurulu Avrupa Parlamentosu tarafından bir liste olarak oylanacak.

Yeni Komisyonun 1 Aralık’ta göreve başlaması planlanıyor, ancak gecikmeler mümkün.

Büyük Üye Devletlerdeki sonuçlara genel bakış

Almanya

Avrupa Parlamentosu seçimleri için şimdiye kadarki en yüksek oran olan yüzde 64,8’lik güçlü bir seçmen katılımının ortasında, üç partili hükümet koalisyonu ciddi bir darbe aldı. Başbakan Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SPD, S&D’ye bağlı) yüzde 13,9 ile İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü ulusal seçim sonucunu elde ederken, Yeşiller yüzde 20,5’ten yüzde 11,9’a geriledi. Muhalefetteki Hristiyan Demokrat CDU/CSU (EPP’ye bağlı) oyların yüzde 30’unu alarak açık ara önde çıktı, ancak 2019’a kıyasla yalnızca marjinal kazanımlar elde etti. Seçimin en büyük kazananı, bu yılın başındaki en yüksek anket sonuçlarına ulaşamasa da, genel olarak yüzde 5,9 ile ikinci, Doğu Almanya’da ise birinci olan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) oldu. Yeni sol popülist parti Bündnis Sahra Wagenknecht (BSW) %6,2’lik güçlü bir oy oranına ulaştı. Seçim, özellikle S&D ve Yeşiller gruplarındaki küçülme nedeniyle Almanya’nın bir sonraki Parlamentodaki etkisini azaltabilir. 

Fransa

– Aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin oyların yüzde 31,5’ini (30 sandalye), yani Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Besoin d’Europe listesinin iki katından fazlasını (yüzde 14,6, 13 sandalye)  elde ettiği sonuç, seçim öncesi tahminlere uymasına rağmen, siyasi bir deprem etkisi yarattı. Avrupa Parlamentosu Milletvekili Raphaël Glucksmann liderliğindeki AB yanlısı Sosyalist Parti listesi, yüzde 13,8’lik bir oran ile yeniden canlandı. Fransa’nın siyasi yönünün “netleştirilmesine” ihtiyaç olduğunu savunan Macron, beklenmedik bir şekilde Parlamento’yu feshetti ve 30 Haziran ve 7 Temmuz’da erken seçim yapılması çağrısında bulundu. Oldukça bölünmüş bir siyasi ortamda, seçimden önce yoğun bir pazarlık olacak. Macron’un Aşırı sağ liderliğindeki bir hükümet Macron’un Avrupa sahnesinde elini önemli ölçüde zayıflatacak. Fransız Avrupa Komiseri’nin atanması seçim sonrasın ertelenecek.


Macron, seçimlerden sonra parlamentoyu feshetti ve erken seçim çağrısı yaptı

İtalya

İtalya’daki sonuçlar, 2022 parlamento seçimlerinin oluşturduğu siyasi manzarayı doğruladı. Başbakan Giorgia Meloni’nin Fratelli d’Italia’sı  (ECR) oyların yüzde 28’ini alarak seçimi kesin bir şekilde kazandı ve Meloni’yi bir sonraki Komisyon Başkanı’nın seçiminde kilit bir oyuncu haline getirdi. Aşırı sağcı koalisyon ortağı Lega’nın (ID) oylarından Meloni’nin partisine geçiş söz konusu. Lega’nın 2019’daki skoru olan yüzde 34’ten yaklaşık yüzde 9’a düştü. Muhalefet partileri arasında, merkez sol Demokratik Parti (S&D) yüzde 24 ile beklentileri aşarak sosyal demokratların en büyük ulusal delegasyonu (İspanya’nın PSOE’si ile birlikte) olurken, popülist 5 Yıldız Hareketi (NI) yüzde 10’un altına düştü. Başbakan Meloni şimdi seçim zaferini AB düzeyinde daha güçlü bir etkiye dönüştürmeye çalışacak, bu da Komisyon Başkanlığı için von der Leyen’i destekleme karşılığında merkez sağ EPP ile daha yakın işbirliği sağlamak anlamına gelebilir. 

İspanya

Halk Partisi (PP, Merkez sağ EPP’ye bağlı) en büyük parti olarak Sosyalistleri (PSOE, S&D’ye bağlı) geride bıraktı ve 22 milletvekili ile EPP içinde ikinci en büyük delegasyon olurken, Başbakan Pedro Sanchez’in PSOE’si bir sandalye kaybederek 20 sandalyede kaldı. Ancak seçimler, PP’nin 6 milletvekilini elinde tutan aşırı sağcı Vox’un (ECR’ye bağlı) PP’yi zorlanmaya devam edeceğini gösteriyor. İspanyol aşırı sağı, oyların yüzde 4,5’ini alan “Se Acabó la Fiesta” (Kutlama Bitti) adlı yeni bir partinin ortaya çıkmasıyla daha da güçlendi. PSOE’nin yüzde 30’luk oy oranı, Sánchez’i, özellikle de Başbakan’ın parlamentodaki mevcut zayıflığı göz önüne alındığında, sonbaharda erken seçim çağrısı yapmaya ikna edebilir. Bununla birlikte, böyle bir seçim, dünkü sonuçların tekrarlanması durumunda, esas olarak PSOE’nin koalisyon müttefiklerinin çöküşü nedeniyle bir hükümet değişikliğine yol açacaktır.

Polonya

On yıldan beri ilk kez, Başbakan Donald Tusk’ın Sivil Platformu (EPP), Hukuk ve Adalet Partisi’nin (ECR) yüzde 36,16’sına karşı oyların yüzde 37,06’sını alarak Hukuk ve Adalet Partisi’ni (ECR) geride bıraktı. 21 milletvekili ile EPP içinde üçüncü en büyük parti olan Tusk, şu anda AB düzeyinde ve özellikle Fransa ve Almanya’daki hükümet partilerinin zayıflığı bağlamında, yaklaşan AB “üst düzey görüşmeleri” üzerinde önemli bir etkiye sahip olacak. Tersine, 2019 sonuçlarına kıyasla 7 sandalye kaybedip, toplamda 20 sandalye kazanabilen, Hukuk ve Adalet muhtemelen bir iç hesaplaşmayla karşı karşıya kalacak. Sivil Platform’un başarısı, kırsal kesimde şehirlere kıyasla daha düşük bir katılıma bağlanıyor.

Hollanda 

– Hollanda seçimleri, yüzde 46,8 ile 1989’dan bu yana bir Avrupa seçimlerine en yüksek katılımı kaydetti ve  ülkedeki en büyük iki parti etrafında geniş bir konsolidasyon söz konusu: Yeşil-Sol/İşçi ittifakı (GL-PvdA, 8 sandalye) ve aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV, 6 sandalye). Seçmenlerin yaklaşık 2/3’ü AB yanlısı partileri destekledi. Hollanda’daki siyasi gruplar arasındaki denge, 2019 Avrupa seçimlerine kıyasla büyük ölçüde sabit kaldı. Bireyler değişirken, ana partilerin siyasi desteklerinde kayda değer bir değişiklik yok.


*Flint Global Brüksel Ofisinde AB Mevzuat ve Politika Danışmanı

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir